Dünyanın en özel şehirlerinden biri olan Venedik, 1600 yılı aşkın süredir denizin üzerinde adeta “yüzen” bir şehir olarak varlığını sürdürüyor. Ancak bu büyüleyici manzaranın ardında, tarihin en dayanıklı mühendislik sistemlerinden biri yatıyor: Ahşap kazık temeller.
Ters Duran Bir Orman Üzerine Kurulmuş Şehir
Venedik’in altında, milyonlarca kısa ahşap kazıktan oluşan devasa bir sistem bulunuyor. Bu kazıklar, uçları toprağa doğru çevrilmiş şekilde çakılarak adeta ters bir orman görünümü oluşturuyor.
Karaçam, meşe, kızılağaç, çam, ladin ve karaağaç gibi dayanıklı ağaç türlerinden yapılan bu kazıklar, 3,5 metre ile 1 metre arasında değişen uzunluklarda toprağa çakılmış durumda.
Bu ahşap temel sistem, yüzyıllardır taş sarayları, çan kulelerini ve kiliseleri suyun üzerinde ayakta tutmayı başarıyor.
ETH Zürih Üniversitesi’nden Prof. Alexander Puzrin, BBC’ye verdiği demeçte, “Günümüzde beton veya çelik kazıklar 50 yıl dayanacak şekilde tasarlanıyor.
Venedik’in ahşap temelleri ise 1600 yıldır ayakta — bu, mühendislik tarihinin bir mucizesi” ifadelerini kullandı.
Kazıklar Nasıl Çakıldı?
Venedik’in temel sistemi olağanüstü bir planlama ürünü. Kazıklar, yapıların dış kenarlarından merkeze doğru spiral biçimde yerleştirildi.
Her bir metrekareye yaklaşık dokuz kazık düşecek şekilde sık yerleştirilen bu direkler, deniz tabanına kadar iniyor.
Kazıklar çakıldıktan sonra, üst kısımları kesilerek deniz seviyesinin altında düz bir platform oluşturuluyor.
Bunun üzerine zatteroni (panolar) ve madieri (kirişler) adı verilen ahşap katmanlar yerleştiriliyor.
Taş binalar, işte bu sağlam ve esnek temelin üzerine inşa ediliyor.
İtalya Ulusal Araştırma Konseyi’nden Dr. Nicola Macchioni, bu sürecin şehirde “kontrollü ormancılık” anlayışını doğurduğunu belirterek,
“Venedik, kendi inşaat sistemini sürdürebilmek için Avrupa’nın ilk ormancılık yönetim sistemini geliştirdi.
Kısacası Venedik, ‘ormancılığı icat etti’ diyebiliriz” dedi.
Ahşap Nasıl Çürümüyor?
Venedik’in altındaki bu kazıklar, 1500 yılı aşkın süredir suda olmasına rağmen hâlâ dayanıklılığını koruyor.
Venedik ve Padova Üniversitelerinden araştırmacıların yaptığı çalışmalara göre, kazıklar oksijensiz ortamda bulundukları için mantar ve böceklerin neden olduğu klasik çürüme sürecine girmiyor.
Her ne kadar bazı bakteriler ahşaba zarar verse de bu süreç son derece yavaş ilerliyor.
Ayrıca bakterilerin oluşturduğu boşluklar su molekülleriyle dolarak ahşabın şeklini korumasını sağlıyor.
Ahşap, toprak ve su üçlüsü birbirini tamamlıyor:
Ahşap sürtünme sağlayarak ağırlığı taşıyor.
Toprak, oksijeni engelleyip çürümeyi yavaşlatıyor.
Su, yapının bütünlüğünü koruyor.
Kazıkların Gücü: Bin Yıllık Dayanıklılık
Venedik’in bazı simge yapıları, bu sistemin ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Rialto Köprüsü’nün altında yaklaşık 14 bin kazık bulunuyor.
San Marco Bazilikası ise 10 bin meşe kazık üzerine inşa edildi.
Ancak şehrin temellerinde zamanla küçük çökmeler yaşanıyor.
Uzmanlar, Frari Kilisesi’nin çan kulesinin her yıl yaklaşık 1 milimetre battığını, toplamda 60 santimetrelik bir düşüş yaşandığını belirtiyor.
Dr. Macchioni bu durumu şöyle açıklıyor:
“Kulelerin tabanı dar olduğu için yük dağılımı dengesiz.
Bu yüzden bir stiletto topuğu gibi zemine daha fazla baskı yapıyorlar.”
Modern Mimarlığa İlham Veriyor
Venedik’in mühendislik başarısı, bugün modern mimarlıkta yeniden ilham kaynağı oluyor.
Günümüzde Avrupa ve Asya’da ahşap gökdelenler inşa ediliyor.
ETH Zürih’ten Prof. Puzrin, “Ahşap bugün yeniden popüler bir malzeme; çünkü karbonu hapsediyor, biyolojik olarak çözünüyor ve deprem dayanımı yüksek” diyor.
Ahşap yapıların yeniden gündeme gelmesi, Venedik’in mirasının modern inşaat anlayışında hâlâ yaşadığını kanıtlıyor.